Çok uzuuuuuun bir ara verdiğimin farkındayım evet. Fakat zaman zaman seyahat yazıları yazmaktan sıkılabiliyorum ve bu yazılar bir çırpıda yazılan yazılar olmadığı için erteledikçe erteleyebiliyorum. Öyle ki bir yıl oldu yazmayalı :)) Bu espriyi bu sene kimseye yapamamıştım yapayım dedim. Mutlu seneler bu arada :) En son Cunda adasına gitmiştik oradan da Midilli'ye gideceğimizi zaten söylemiştim. Midilli'ye gittik evet, Ayvalıktan Midilli günübirlik tur rehber dahil fiyatı 55 Euro. Biz vizemiz olduğu içni gidebildik fakat annemin vizesi olmadığı için Ayvalık'ta kaldı bu nedenle günübirlik tur tercih ettik, siz dilerseniz konaklamalı olarak da ziyaret edebilirsiniz.
Öncelikle Ayvalık'tan Midilli harika bir deniz yolculuğuyla 1 saat 45 dakika sürüyor. İdo'nun şehir hatları vapuru bildiğiniz :) Vapurda bize tıpatıp benzeyen tek farkı Yunanca konuşmak olan şirin amcalar ve teyzeler vardı bizim dışımızda. Alışveriş ve günlük gezintiler için sık sık Türkiye'ye gidip geliyorlar. Ayvalık'tan ayrılırken ve yolculuğumuz boyunca kısa kısa videolar da çektim. Bu ilki:
Müzik ne alaka ya demeyin ben seviyorum :) Böyle sakin geçen yaklaşık 2 saatlik bir deniz yolculuğundan sonra Midilli kıyıları görünmeye başladı. Yine bir video :)
Kıyıda ilk iş vize kontrolünden geçtikten sonra rehberimizi beklemeye başladık.
Tur otobüsü gelir gelmez doluştuk ve adanın üst kısımlarına doğru yola koyulduk. Rehberimiz öncelikle Midilli hakkında bilgiler verdi ki şöyle: Öncelikle Midilli adası zamanında Cenevizli bir komutana çeyiz olarak verilmiş. Çünkü adadaki gelenek bizdekinin tam tersi. Adada evlenmek istiyorlarsa eğer, kız tarafı erkeği istemeye gidermiş. Ve kız annesi, kıza, sevdiği kişi ile evlenmesi için çeyiz verirmiş. Düğünü kız tarafı yaparmış ve bu gelenekler 1968'e kadar anayasada bile yer almış. Böylece ada da bir zamanlar çeyiz olarak verilmiş. Bir diğer ilginç bilgi ise şöyle: Adanın tepelerinde bir köy var, ismi Ayvalık köyü. Yunanlılar Ayvalık köyü demiş köye, geceleri doğrudan Ayvalık ışıkları görünürmüş. Buna rağmen Osmanlı döneminde ismi Balçık köy imiş, çünkü köyde o dönemler genelde kaçakçılar yaşarmış.
Turla ilk önemli durağımız Arhangelos Gavriil yani Baş Melek Cebrail kilisesi idi. Bu kilise Cebrail için yapılmış. Hikayesine gelirsek, burası önceden rahip manastırıymış. 12-13 rahip manastırda iken korsanlar tarafından baskına uğramışlar, korsanlar tüm rahipleri öldürmüşler. Sadece o anda çan kulesinde görevli olan rahip sağ kalmış. Rahip, korsanlar gittikten sonra hemen aşağıya inmiş ve korkunç tabloyla karşılaşmış. Üzüntüyle kendinden geçmek üzereyken vahiy gelmiş, Kalk ve kanın aktığı toprakla Başmelek'in ikonasını yap diye. Bunun üzerine rahip kanla karışmış toprakla Cebrail'in ikonasını yapmış, ikona o dönem yapıldığı gibi duruyor, fakat sadece baş kısmı sergileniyor, vicut kısmı örtülmüş. Aynı zamanda içeride fotoğraf çekmek de yasak. Geçen yıllarda bu kilise yakınına uçak düşmesi ve pilotun hiçbir yara almadan kurtulması da Cebrail'e bağlanmış. Bu nedenle kilisenin girişinde iç aksamı çıkartılmış gerçek bir uçak var.
Kilisedeki ikonları inceledikten sonra yan tarafındaki işletmede öğle molası veriliyor. Biz de Midilli adasının meşhur ballı yoğurdunu deneyelim dedik. Fakat nasılsa exchange yapabiliriz deyip dolar ile gitmiştik adaya, fakat adada devlet bankaları hariç hiçbir yerde para değiştiremiyorsunuz. Bu nedenle rehberimizden borç almak zorunda kaldık yoğurt paralarını :) Hayatımda yediğim en güzel yoğurttu diyebilirim. Ve fiyatı da 2,5 Euro.
Hayatım boyunca toplamda 1-2 kaşıktan fazla bal yememiş olan ben, yoğurt üstü bal+ceviz karışımına gerçekten bayıldım. Sanırım doğal ve katkısız olmasının da bu güzel tat da payı var. Baş Melek kilisesinden ve kısa bir aradan sonra yola devam ettik. Molivos köyüne ve Kale'ye gittik. Molivos Türkçe de Gri Renk demekmiş ve bu rengi de o bölgede çıkan taştan almış. Adada gece hayatının en renki olduğu bölge imiş ve bu bölgede otel yapımı yasak imiş. Bodrum'a benzerliğiyle Türk turistler tarafından da yoğun talep görüyormuş. Aynı zamanda Molivos adanın Türkiye'ye en yakın burnu. Aşağıdaki fotoğraf ise kaleye ait ancak gezme fırsatımız olmadı malesef. Midilli'ye bir daha gitmek için neden kalsın bize :)
Kalede tur otobüsümüzden inip aşağıya merkeze doğru yürüyüşe başladık. Malesef o saat dilimi Yunanların siesta saatine denk geldi. Hemen hemen her yer kapalıydı turistik restoranlar haricinde. Biz de öğle yemeği için bakmaya doyamadığımız manzarasıyla Gatos restauranta oturduk.
Menü tabiki de Türkçe-Yunanca :) Menüdeki Dev Kuru Fasulye, Patlıcan Saganaki ve Yengenç Salatası beni benden aldı :)
Ben Stamnas ve Fırında Ladotyri yemeye karar verdim menüden anladığım kadarıyla :) Yemeklerimizi beklerken de manzarayı izlemeye daldık, e biraz da video çektim tabii :)
Ve ilk olarak Fırında Ladotyri geldi. Fırında kızartılmış keçi peyniri Türkçesi :) Tadı ben gibi peynir delisini tabiki de mutlu etti.
Ve bu da Stamnas. Patates, peynir ve dana eti yani. Bu da tam bizim damak tadımıza göre.
Yemeklerimizi de yedikten sonra sahile, buluşma yerimize doğru yürümeye başladık. Dediğim gibi siesta vakti olduğu için kimsecikler yoktu ortalıkta.
Sahilden tur otobüsüne atlayıp limana gittik, vize kontrolü ve çıkış işlemlerinden sonra dönüş yolculuğumuz başladı.
Dönerken çok ama çok sallantılı bir deniz yolculuğu yaptık. Deniz çok dalgalıydı ve sürekli sallandık. Ayvalık'a dönene kadar sallanmaktan hepimiz sersemledik :) Yaz tatili de böylece bitmiş oldu. Bir sonraki yazımda birlikte gezeceğimiz yer Amsterdam. Merak edilen ve yazılacak çok şey var. En kısa sürede Amsterdam yazısında görüşmek üzere. Sevgiyle kalın...
Çokk keyifli bir yazı olmuş; seksenlerin şarkıları da videolara pek yakışmış ayrıca, içim kıpır kıpır oldu:)
YanıtlaSilSeksenlerin şarkılarını seksenlerde yaşayamadım ama çok seviyorum bende :) çok eğlenceli ve neşeliler
SilPost Harika!! Videolar bu yazıya çok yakışmış Ballı yoğurt ve Lodortyi gidildiğinde denenecek diye şimdiden notlarımın arasında yer aldılaır:)
YanıtlaSilTebrik ediyorum. Görsel ağırlığı yüksek seyahat tecrübelerine kendi duygularını da katmışsın. Okuma alışkanlığı zayıf bir toplumuz. Ben de bloğumu yavaş yavaş videobloğa dönüştürmeye çalışıyorum. Amacım dil bariyerini yıkarak tüm dünya gezginlerine görsel ağırlıklı bir paylaşım platformu oluşturmak. Merak edersen benim bloğum: http://dnyaninetrafinda180gn.blogspot.com/
YanıtlaSilTeşekkürler. Ben de başarılar dilerim blogunuzda.
SilMerhaba, turu hangi firmadan satin aldiniz, ayni gun veya bir gun onceden cunda da mi satin aldiniz. Tesekkurler
YanıtlaSil