30 Aralık 2012 Pazar

ÇİN GEZİSİ GENEL 2

Çin Gezisi Genel 1 yazısını okuyunca farkettim ki her ne kadar mutlaka bunu da yazmalıyım desem de unuttuğum bir çok şey olmuş. Mesela meşhur Shanghai gecelerinde neler yapılır? Sanırım bu konuda sizi ciddi bir hayalkırıklığına uğratacağız, çünkü gece eğlenceleriyle ünlü bu şehirde hiç gece klübüne gitmedik :) Peki biz akşamları nasıl vakit geçirdik? Öncelikle Shanghai'ın, İzmir kordona benzer "The Bund" olarak adlandırılan Huang Pu nehrinin kıyısında gezintiye çıkabilirsiniz. Nehir boyunca uzanan yolda karşıdaki Oriental Pearl Tower'ı izleyebilir yürüyüş yapabilirsiniz. Yanınızda su ya da atıştırmalık bir şeyler götürmek zorunda kalabilirsiniz çünkü bizim alıştığımızın aksine yiyecek içecek satılmıyor kordon boyunca. Bizim aklımıza gelen ilk şey çekirdek çitlemek oldu :) Malesef ki satılmıyor fakat bir ara pazardan geçerken ayçekirdeği bulup almıştım. Ayçekirdeğini bizim gibi tuzlu değil tatlı yiyorlar, bize pek uygun değil fakat benim gibi canınız çok çektiyse nefsinizi köreltir :)


The Bund'u boydan boya gezmek 1-2 saatinizi alacaktır. Burada hayat saat 22:00 civarında bitiyor ve  tenhalaşıyor. Saat daha çok erken diyenlerdenseniz kordonun batısında kalan Zhongshan caddesi de size güzel zaman geçirtecektir.


Bu caddede hayat daha farklı akıyor :) Sokak aralarında dans eden gruplar görmek mümkün. Arzu ederseniz siz de gruba katılabilir, dans etmeyi öğrenebilirsiniz.


Bu cadde İstiklal Caddesi tarzında bir yer. Geç saatlere kadar açık mağazalar ve cafeler var. Tahmin edebileceğiniz gibi Çin'de yaşayacağınız en ciddi sorun iletişim. Free wi-fi sorunu. Bulmanız pek mümkün değil gibi. Sadece bu caddede Haagen-Dazs'larda free wi-fi var. Fiyatlar çok uçuk, 2 top dondurmaya 50 TL ödeyebilirsiniz fakat internet cafe ve free internet olmadığını düşününce bu paraya değebilir.


Biz Shanghai'da 3-4 gün kalmıştık ve bahsettiğim yerlerde gezerek, yürüyüşler yaparak geçirdik vaktimizi. Shanghai'dan sonra iş nedeniyle önce Ning-bo'ya geçtik. Ve hızlı treni kullanma şansına sahip olduk. Hayatımda gördüğüm en büyük gar ve hayatımda gördüğüm en hızlı trene bindim :) Yaklaşık 300 km hızla gidiyor...



Ning-bo küçük bir şehir ve biz gitmeden 1 hafta önce ciddi bir fırtına atlatmışlardı.


Günübirlik gittiğimiz Ning-Bo'da işimiz bitince neyimize güveniyorsak Nanjing'e şehirlerarası otobüsle gitmeye karar verdik. İngilizce bilen iş arkadaşlarımızın yardımıyla biletlerimizi aldık ve 8 saatlik Nanjing yolculuğumuz başladı. Son derece külüstür bir otobüsle bol bağırmalı çağırmalı bir yolculuk yaptık. Türkiye'deki otobüs şöförlerine ve firmalarına kızardım fakat onları görünce hepsinden özür diledim. Otobüs şöförü 8 saat boyunca bir arkadaki yolcu ile bağıra bağıra sohbet etti, önümüzdeki yolcu ayakkabılarını çıkarıp önündeki koltuğa dayadı. Nihayet bol sesli ve kokulu otobüs yolculuğumuzdan sonra Nanjing'e varabildik :)


Nanjing tarih boyunca çeşitli zamanlarda Çin'in başkenti olmuş, havası bunaltıcı derecede sıcak, en az Pekin kadar önemli bir şehir. Shanghai'dan 300 km, Pekin'den 1200 km uzaklıkta. Shanghai ne kadar yapay ve yeniyse, burası bir o kadar tarihi. İlk gün dinlenmek ve işle vakit geçirirken ikinci gün gezmeye karar verdik. Ve tatilimiz boyunca bizi en etkileyen yerlerden biri olan Konfüçyüs Tapınağı'na gittik. Büyük filozof Konfüçyüs'ü kutsamak ve anmak için 1034 yılında yapılmış tapınağın devasa bir giriş kapısı var.


Konfüçyüs'ün öğretisi bir din değil eski Wu dinine dayanan ahlak felsefesidir. Ona göre uyum denge ve iç huzura erişmenin yolu eğitimdir.


Konfüçyüs tapınağını da gezdikten sonra kendimizi yemek yemek için Nanjing sokaklarına atıyoruz. Bunlar da sokak manzaraları...





Sokaklarda bol bol gezip bol bol inceledikten sonra, üniversiteleriyle ünlü şehirde nerede yemek yenir sorusuna bir sonraki yazımda cevap vereceğim. En kısa sürede görüşmek dileğiyle...





















26 Aralık 2012 Çarşamba

ÇİN GEZİSİ GENEL 1

Bu yazımda Çin ile ilgili genel bilgiler vereceğim. Nasıl gidilir? Nerede ne yenir? Nerede konaklanır? İnsanlarla nasıl iletişim kurulur? sorularının cevapları işte burada...


Biz İstanbul'dan Shanghai'ya yapacağımız 10 saatlik uçak yolculuğu için Türk Hava Yolları'nı tercih ettik. Ortalama gidiş-dönüş kişi başı 2000 TL civarında tutuyor uçak bileti. Dilerseniz Air China'dan da alabilirsiniz bilet fakat zaten THY ile ortak uçuş yaptıkları için fiyatlarda pek farklılık olmuyor. 10 saatlik konforlu bir uçuştan sonra Shanghai Pudong Havaalanına indik. Havaalanında sizi (Eğer bizim gibi Ağustos ayında gidiyorsanız) boğuk ve bol Çin kokulu bir hava bekliyor :) (Çin kokusu diyorum artık fakat bildiğiniz soya kokusu bu. Yedikleri her şeye soya sosu yada soya koydukları için hazır olun sadece havaalanı değil bütün ülke kokuyor :) 3. günden sonra alışıp kokuyu almamaya başlıyorsunuz merak etmeyin.)


Biz konaklamak için Shanghai'da da Pekin'de de ortalama bir konfora sahip olan Ibis Otel'i tercih ettik. Shanghai'da hem varoşların hem de üst tabakanın yerleşim yeri olan Yu Garden Ibis otel'de konakladık. Otelin gecelik konaklama ücreti 40$ ile 60$ arasında değişiyor. Avrupa otel zincirlerinde değil Çin merkezli bir otelde konaklamak isterseniz tabiki daha ucuza gelecektir fakat Çince bilmiyorsanız kesinlikle anlaşamazsınız çünkü çalışanların çoğu tek kelime ingilizce bilmiyor.


Otelimizi bulduk, dinlendik ve en önemli sorun, karnımız acıktı... Biz açıkçası Türkiye'de de çin yemeği yemeyen bir çift olarak çin mutfağına oldukça soğuktuk. Ben çin mutfağını çok severim sürekli Sushico'dan yerim diyenlerdenseniz de fazla ümitlenmeyin çünkü burada yediklerinizle orada yiyecek olduklarınız birbirinden çok farklı. Sonuçta burada yediğiniz uzakdoğu yemekleri Türk damak tadına uygun hale getirilmiş haldeler. Aç kalmamak için en kolay ve uygun fiyatlı çözüm tahmin edebileceğiniz gibi Mc Donalds. Eğer bu tür şeyleri önemseyen biriyseniz menüleri dikkatli inceleyin çünkü %90'ını domuz eti köftelerden oluşuyor. Bizim bulabildiğimiz cheeseburger başta olmak üzere 2 menü vardı domuz eti olmayan. Fakat ne kadar süre hamburger yiyerek yaşayabilirsiniz bilmiyorum bu nedenle ben size Shanghai'deki Türk restaurantlarından da bahsedeyim :)


Bu arada yukarıda Mc Donalds'dan bahsetmiştim, yolda gördüğünüz birine söyleyip adres sormak falan isterseniz eğer ki bazen telefonların maps'leri sapıtabiliyor ve sormak zorunda kalıyorsunuz sizi anlamayacaklardır. Mc Donalds çinde (söylendiği gibi yazıyorum) Mahdana olarak telafuz ediliyor :) 
Bizim Shanghai'de gittiğimiz 2 ayrı restaurant daha vardı fakat size kesinlikle tavsiye etmek istediğim Kervantürk restaurant. Türkiyeyi aratmayacak lezzetteki yemekleriyle yine gitsek yine orada yemeyi tercih ederdik. Çalışanlardan bazıları ve aşçıları Türk. Restauranta biz Türkler kadar Çinlilerin de ilgisi büyük. Biz gittiğimiz akşam Çinli bir arkadaş grubu Türk yemekleri ve pastalarıyla doğumgünü kutluyorlardı. Restaurant People Square olarak anılan İstanbul'un Nişantaşı semtine çok benzeyen bir semtte. Eğer konakladığınız otele uzak kalıyorsa bizimki gibi, korkmadan taksiye binebilirsiniz. Çünkü taksiler çok ucuz ve çok uzun mesafede çok küçük rakamlar atıyor. 20 dakikalık bir yolculuğun bedeli 4 TL gibi bir ücrete denk gelmişti. Yemeğimizi
de yedik biraz gezelim derseniz, Shanghai'da gezebileceğiniz çok fazla tapınak, park ve bahçe var. Hiçbiri tarihi yerler olmamasına rağmen görselliği sizi kendisine hayran bırakıyor. İşte bir kaç örnek...




Shanghai'dan kısaca bahsettik, faydalı olacağını umuyorum. En kısa sürede Çin hakkındaki genel bilgilere Pekin ile devam edeceğim...

***Shanghai'de başka nereleri görmeliyiz diye düşünenler için unutulmayacak tavsiye burada.







25 Aralık 2012 Salı

APHRODISIAS

İzmir'den 230 km, Aydın'dan 100 km uzaklıkta olan antik kente biz, memleketim olan Nazilli'den yola çıktık. Nazilli otogardan yaklaşık 20 dakikalık bir yolculukla Karacasu'ya oradan da Geyre köyüne hareket ettik ve saat öğlen 12 civarında antik kentteydik. Minibüs şöförünün verdiği bilgiye göre eğer Karacasu'ya geri dönmek istemiyor Denizli'ye gitmek istiyorsanız antik kentten geçen son otobüs saat 16:00'da. Bu önemli uyarıyı gözardı ederseniz başınıza neler gelir birazdan değineceğim bu konuya :) Ama önce Aphrodisias...



Aphrodisias tanrıça Aphrodite'e adanmış bir antik Roma kenti. Üstteki fotoğrafta gördüğünüz yer de kenditn en önemli ve en eski mermer yapılarından olan Aphrodite tapınağının ana girişi. Ana kapıyı oluşturan sütunların üstünde Eros kabartmaları da mevcut. Bu antik kent gerçekten 2-3 saatte gezilemeyecek kadar büyük. Aphrodisias'ın ortaya çıkartılmasında büyük emeği olan ve hatta kentin tamamını ortaya çıkartmaya ömrü vefa etmeyen değerli arkeolog Kenan Erim'in de mezarı ana giriş kapısının güney ucunda. 
Aphrodite tapınağının doğu ucunda da Agora, Meclis binası ve Hadrian hamamları yer alıyor...




Meclis binası, burada fotoğrafı yok fakat küçük bir tiyatro görünümünde. Bu yapı 3. yüzyılda yapılmış ve verilen bilgilere göre döneminde 1000 kişiyi barındırabilecek kadar büyük. 
Agora milattan önce 1. yüzyılda yapılmış. Bildiğiniz gibi agoralar günümüz pazar yerleri. Agoranın doğu ucundaki giriş kapısındaki sütunlarda çok fazla heykel ve kabartmalar var.
Hadrian hamamlarının Hadrian ismiyle anılma nedeni hamamların yapılış nedeniyle alakalı. Dönemin Roma imparatoru Hadrian Aphrodisias'ı ziyaret etmeye karar verince bu ziyaretin anısına yapılmışlar. Havuzlar kadınların ve erkeklerin kullanımına açık olarak 2 parçadan oluşuyor. 


Ve Zoilos'un yaptırdığı Antik Tiyatro. Kenan Erim 1960'lı yıllarda tiyatroyu kazmaya karar verdiğinde ortada önemli bir sorun varmış: tiyatronun üstünde yeralan Geyre sakinlerinin evleri. Kazılar evlerin ve orada yaşayan halkın başka bir bölgeye taşınmasıyla ancak 1966 yılında başlayabilmiş. Tiyatroyu incelediğimizde sahnenin hemen arkasında 6 adet oda gördük ki döneminde giyinme odası yada depo olarak kullanılmışlar. Sahne duvarları üstünde de bir çok yazı ve kabartma mevcut. Antik kent müzesinden öğrendiğimize göre sahnede yeralan bir kabartmada kente Sezar tarafından hediye edilen bir Eros heykelinin çalınıp Efesteki artemis tapınağına götürüldüğünden de bahsedilmekteymiş....




Antik tiyatroyu da gezdikten sonra ziyaret etmeden gitmemeniz gereken son yer tabiki Aphrodisias müzesi... Sadece Aphrodisias kazılarından çıkartılan eserlerin sergilendiği müzede 6 binden fazla eser var. Şahsen Türkiye'de gezdiğim müzeler arasında eser bakımından en zengini. İşte müzede dikkatimi çeken bazı eserler...




Evet...Biz yaklaşık 5 saatte koştura koştura ancak gezebildik onca yeri. Ve müzeden çıktığımızda saat 17:00 idi. Yani? Yani Denizli'ye giden son otobüs tam 1 saat önce geçmişti :) Eğer Aydın'a dönmek isterseniz vasıta konusunda sıkıntı çekmezsiniz fakat bizim gibi Denizli'ye gitmek istersiniz ne yaparsınız? Otostop :) Bir başkasının şanssızlığı bizim şansımız oldu ve arabası bozulan birine yardıma giden yardımsever abimiz bizi Denizli'ye en yakın ilçeye kadar bıraktı sağolsun. Ve sonraki durağımıza geldik. Denizli-Pamukkale...












21 Aralık 2012 Cuma

ABANT

Bolu'ya 30 km uzaklıkta İstanbul'a ise yaklaşık 2 saat mesafede, yazın ayrı kışın ayrı güzel tabiat parkı. Bolu'da ikamet ettiğimiz 3 yıl boyunca neredeyse her haftasonu pikniğe gittiğimiz, huzuru doğada bulanların favori mekanlarından Abant gölü. Bundan bir 10 yıl kadar önce sadece Büyük Abant Oteli mevcutken şu an bir çok restaurant ve otel var. Gitmişken konaklamak da isteriz derseniz eğer kışın, özellikle karlı havalarda otelin penceresinden göreceğiniz manzara sizi büyüleyecektir. 


Bizim gibi İstanbuldaysanız ve günübirlik gidip gelmeyi düşünüyorsanız, zamanınızı ata binerek, balık tutarak ya da göl kıyısında kitap okuyarak geçirebilirsiniz.




 

12 Aralık 2012 Çarşamba

ÇİN SEDDİ

Dünyanın en uzun savunma duvarı ve yaklaşık 15 günlük Çin gezimizin en özel ayağıydı Çin Seddi. Öncelikle erkek arkadaşımla tanışmamızın 2. yılına denk gelen gün için, Pekin'de kaldığımız otelle görüşüp bir tur ayarladık Çin seddi'nin en güzel göründüğü ve duvarların bozulmadan kaldığı yer olan Badaling kapısına gidebilmek için. Yanlış hatırlamıyorsam: gidiş-geliş yol masrafı, yolda verilecek moladaki öğle yemeği ücreti ve Ming tapınağı giriş ücreti de dahil olmak üzere 300 CNY yaklaşık 100 TL idi kişibaşı tur ücreti. Sabah 07:00'de sizi tur otobüsü otelinizin lobisinden alıyor ve yolculuk başlıyor.




Otobüse biner binmez önce kendisini tanıtan rehberimiz sonra sırayla bizleri tanımak istedi ve sürpriz! 15 kişilik grupta bizden ayrı bir Türk aile daha vardı. 1 milyar 75 milyonluk ülkede kolay kolay başınıza gelecek bir şey değil tabiki :) Yaklaşık 45 dakikalık yolculuğumuz boyunca rehberimiz o gün nereleri göreceğimizden, Çin geleneklerinden ve tarihinden bahsetti. Ve ilk durağımız Ming Hanedanlık Mezarlığı...


13 imparator 23 imparatoriçenin gömülü olduğu hanedanlık mezarlığı 1956 yılındaki çalışmalarla ortaya çıkartılmış. İçeri girdiğiniz andan itibaren ilk dikkatinizi çekecek şey mezarlık kısmında yığınla duran paralar olacak. Bazıları, bu paraları turistlerin dilek tutup bıraktığını söylerken bazıları ise Ming hanedanlığının Çin'e kağıt parayı getiren hanedanlık olduğunu, bu yüzden böyle anıldıklarını söylüyor. Hatta yılın bir zamanında insanlar gelip hanedanlık girişinde mum yakmak yerine kağıt para yakıyorlarmış.İçeride sergilenen çok fazla eser var. İşte en önemlileri...




Hanedanlık mezarlığını ve sergilenen eserleri inceleyip çıktıktan sonra geriye bir saatlik yolumuz kalıyor. Ve uzaklardan görünüyor Badaling kapısı...


Tur otobüsünün bizi kapıdan biraz daha aşağıda bırakması neticesinde Badaling'e 2 Hintli 2 Türk aynı teleferikte gittik, fıkra gibi :) Badaling kapısı duvarın en engebeli olduğu yerlerden biri ve bu nedenle de yapıldığı dönem ve sonrasında çok fazla tahrip olmamış. Tur size gezebilmeniz için yaklaşık 1,5-2 saatlik serbest süre tanıyor. Normalde ağustos ayında bile sisli olan Pekin (bizim şansımıza sanırım) o gün güneşliydi. Güzel havanın keyfini çıkarıp duvarın üzerinde yorulana kadar yürüdük, manzarayı izledik ve fotoğraflar çektik. İşte bazıları...




2 saatlik gezintinin sonunda tur otobüsüyle dönüş yoluna geçtiğimizde herkes yorgunluktan uyuyakalmıştı. Hayatımda unutamayacağım inanılmaz bir gün oldu benim için. Umarım bir gün sizin de yolunuz düşer ve görme fırsatı yakalarsınız...








9 Aralık 2012 Pazar

KAPADOKYA BALON TURU

Göreme'de kaldığımız üç uzun ve güzel günün sonunda tatilimizi balon turu yapmadan bitirmenin mümkün olmadığına karar verdik. Göreme'den ondan fazla balon şirketi var fakat biz en eski ve güvenilirlerinden olan Anatolian Balloons ile uçmaya karar verdik. Hava şartlarının da uygun olduğunu öğrendikten sonra Göreme'den ayrılacağımız günün sabahına uçuş için rezarvasyon yaptırdık. Balon turu için fiyat standart uçuşlarda 160 Euro. Sabah saat 06:30'da otelinizin lobisinden özel araçlarla alınıyor ve uçuşun başlayacağı alana götürülüyorsunuz. Sabahın erken saatleri olması nedeniyle biraz daha kalın giyinmenizi öneririm tahmin edersiniz ki gün doğmadan hemen önce hava oldukça soğuk oluyor.


Fotoğrafta gördüğünüz gibi balonlar şişirilirken siz de balon firmasının ikramı olan çay kahve ve keklerden atıştırabilirsiniz. Daha sonra firma çalışanları tarafından isminiz ve otelinizin ismi okunarak on kişilik gruplar halinde balonların yanına götürülüyorsunuz. Bizim bulunduğumuz ekipte 2 Türk çift haricinde herkes Amerika'dan gelmişti, pilotumuz Russel da dahil olmak üzere. 


Uçuşlar 45 dk ile 1 saat arasında değişiyor. Uçaktan çok az da olsa korkan ben balonu kesinlikle daha güvenli ve eğlenceli buldum. Hatta öyle ki keşke balonla seyahat edebilsek diye bile düşündük :) Uçuş boyunca, bisikletle gezerek gördüğümüz yerleri bir de kuşbakışı olarak gördük: Zelve, Uçhisar, Paşabağı, Avanos, Güvercin ve Aşk vadisi...




Bir saatlik nefes kesici bir manzaradan sonra balon inişe geçiyor ve şampanya eşliğinde geçirdiğiniz harika dakikaları kutlarken tur katılım belgeleriniz teslim ediliyor...




Eğer bir gün Kapadokya'ya yolunuz düşerse olmazsa olmaz aktivitelerden biri balon turu. Aklınızdan hiç çıkmayacak eşsiz manzara ve huzur verici bir saat...