29 Ekim 2013 Salı

İTALYA - NAPOLİ

Napoli deyince akla ilk gelen Pompei şehir kalıntılarına bir önceki yazımda yer vermiştim ki kendisi burada. Pompei turu öğle yemeğiyle son bulunca Napoli'ye doğru dönüş yoluna geçtik. Yanlış hatırlamıyorsam Pompei Napoli arası 25-30 dakika sürüyor. Pompei de gezerken yorulmuşsunuzdur bu süre dinlenmeniz için ideal. Biz turla Napoli'ye vardığımızda önce yerel yiyecek içecekler satan bir dükkana götürüldük. Burada Napoli ve çevresinde daha yaygın olan Limoncello isimli içeceği tadabilirsiniz. Kendisi sarı renkli, kolonya kokusunu çağrıştıran limon likörüdür :) Aynı zamanda bu dükkanlardan yerel baharatlar, makarna sosları yada makarna çeşitleri de satın alabilirsiniz.
Tur rehberimiz Napoli hakkında bize kısa ve enterasan bilgiler verdi ben de size gördüklerimi aktarmaya çalışacağım. Öncelikle Napoli de hiç yeni, sıfır dediğimiz araba göremezsiniz. Yollar o kadar dar ki arabalar park edebilmek için sürekli birbirlerine dokundurmak suretiyle çarptıkları için bütün arabaların sağı solu yamuk ve nasılsa yeniden vururlar diye kimse arabalarını yaptırmıyor. Zaten sigorta şirketleri de Napoli'ye kayıtlı olan arabaları sigortalamıyorlarmış, sanırım batmamak için :) Napoli ve çevresi meşhur İtalyan mafyasının yer aldığı bölgeler olduğu için Napoli'ye giden yaklaşık 20 yıldır bitmemiş otoyollar olduğu söyleniyor. Devletin yol yapımı için gönderdiği ödeneğin mafya tarafından gasp edildiği ve yol yapımının sürekli devam ettiği belirtiliyor, biz giderken de yol yapım çalışması vardı ve rehberimiz burada Roma'dan kalma yollar bile var, yol yapım çalışmaları o kadar yavaş yani demişti :) Napoli İZmir'in İtalya versiyonu gibi. İnsanları sakin, mutlu, huzurlu ve yavaş :) Tarlabaşı gibi pencereden pencereye çamaşırların asıldığı şirin sevimli fakat güven vermeyen sokakları var :) Ünlü 2 alışveriş sokağı var, onların birinde harika bir cam tavanı olan alışveriş merkezi var.
 
Bu alışveriş sokaklarından biri Via Toledo. Aradığınız birçok markayı burada kolayca bulabilirsiniz. Bizim alışveriş pek ilgimizi çekmediği için dadanmadık fakat ucuz ve kaliteli bir İtalyan kozmetik markası olan Kiko'yu burada bulabilirsiniz. Kiko ile ilgili yazı için diğer bloguma buyurabilirsiniz. Buradan :)
 
Napoli'nin iç kısımları İstanbul'a benzerken kordon tamamen İzmir :) Sahil şeridi gerçekten harika. Karşısında Capri adası ile Napoli gündüz olduğu kadar eminim akşamları da etkileyicidir. Bu arada Capri adasına gidemedik ama kapri pantolonların Capri adasından çıktığını da belirteyim :)
 
Biz sahilde bu manzara karşısında mutlu mesut gezerken turun kalkış saatine 10 dakika kaldığını ve nerede olduğumuzu bilmediğimizi farkedince koştura koştura şehir merkezine gittik. Giderken de yolda bu amcaları gördüm, turu kaçırabileceğimizi gözardı ederekten fotoğraflarını da çektim.
Benim, her şeyi bir bakışta anlayan sevgilim her ne kadar "Ya şimdi adamın elinde tuttuğu demir çubuktan bir parça adamın elbisesinin kolunun altından geçip adamın oturduğu yerin altına zıbık zıbık oy bıbık" türü açıklamalar yaparak şaşkınlığımı yarıda bıraksa da bence yine de ilginç işte :) Bu son kare fotoğrafımdan sonra zor da olsa tur obotüsünü bulup binip Roma'ya döndük. Gerisini hatırlamıyorum çünkü o kadar yorgundum ki sanırım otele kadar uyudum :) Bir gün sonra da sanatın başkenti Floransa'ya yolumuz. Floransa yazısı da çok yakında burada olacak. Görüşmek üzere...

19 Ekim 2013 Cumartesi

İTALYA - POMPEI

İtalya'daki ilk günümüzde kısa bir Roma turu yapıp odalarımıza çekilmiştik. Tur rehberimiz ertesi günkü Napoli-Pompei turundan bahsedince katılmayı kararlaştırdık hemen ve sabah 7'de buluşmak üzere sözleştik. Turdan biraz bahsetmem gerekirse sabah 7:30'da otobüsle Pompei'ye doğru yola çıkılıyor, rehber eşliğinde gezilip Pompei girişine çok yakın olan bir restaurantta yemek yenilip, Napoli'ye dönülüyor. Napoli'de 2 saatlik bir serbest zaman sonrasında yeniden dönüş yolculuğu başlıyor. Pompei turu kişi başı 115 Euro, çocuklar için ise fiyat 92 Euro. Ayrıca farklı firmaların turlar için farklı kampanyaları da oluyor, takip edip sizin  için en uygun olanını seçebilirsiniz.
3 saatlik mini yolculuğunuz sürerken, sol tarafınızda, patlayarak kül ve lavlarıyla Pompei'yi yok eden Vezüv yanardağını da görebilirsiniz. Yolculuğun sonunda yukarıdaki gibi ağaçlarla çevrili bir yol karşılıyor sizi Pompei girişinde. Biz zaten turla geldiğimiz için bilet ücreti ödemedik, dilerseniz girişten Brief Guide alabilirsiniz Pompei ile ilgili. 
Antik şehrin girişinde durup aşağıya doğru baktığınızda şehrin katmanlarını görebilirsiniz. Fotoğrafta görünen bölmeli kısımların ise evlerin depo yada mutfaklarının kalıntıları olduğu söyleniyor. Üstü lav ve küllerle örtülmüş, çoğu hala toprağın altında...
Pompei hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse, Roma'nın önde gelen zenginlerinin yaşadığı şehir, döneminde zevk şehri olarak anılırmış ve İsa'dan önce kurulmuş. O dönem özellikle bu şehirde yaşayan insanlar çok erken yaşta ölürlermiş. Bu da insanları, hayatlarının kısa olması nedeniyle zevke sefaya, rahatlığa itmiş. Oysa sonradan farkedilmiş ki erken ölümlerin nedeni çeşmelerde kullanılan kurşun maddesi imiş. Kurşun zamanla form değiştirip suya zehir salmaya başlayan bir madde. Bu da bu suyu kullanan ve içen insanların ölümüne neden olmuş yıllarca. Zenginliğin başlıca gelir kaynağı ticaretin de yapıldığı şehir, fazla paranın getirdiği rahat ve eğlenceli hayat ile kısa ömür gerçeği nedeniyle çığrından çıkıp dönemin ahlak değerlerini aşan bir hale gelmiş. Kısacası para bu şehri çok bozmuş :) 
Dini inançların olmadığı şehirdeki evlerin çoğu bol odalı çünkü bu bir zenginlik göstergesi imiş. Cinselliğin özgürce yaşandığı şehirde bir süre sonra sapkınlık da boy göstermiş. Şehirdeki çeşmelerde bile erotik simgeler kullanılmış. Aynı zamanda tarihte ilk genelevlerin de burada açıldığı varsayılıyor. Genelevler 2 katlı binalar ve buralarda çalışan kadınlar saçlarını bellerine kadar uzatıp erkekleri içeriye böyle çekiyorlarmış. Ben anlatılanların bu kısmında Rapunzel'in kulaklarını çınlattım doğrusu :))
Tüm ticaret ve zevk uğraşlarından öte ilk hamam ve sauna kültürleriyle Roma tiyatrosunun ilk örneklerinin de burada yer aldığı söyleniyor. Hamama girmeden önce kültür-fizik hareketleri dediğimiz hareketleri yapar öyle girerlermiş hamama. Zaten hamama girdiğimizde terliyoruz önceden spor yapıp da terlemeye gerek yok bence ama Romalıların mutlaka bir bildikleri vardır :))
Yukarıdaki fotoğrafta ortada Tanrılara adak sunulan bir sunak varken sol arkada da korkutucu Vezüv yanardağı var. Evet 24 Ağustos 79 yılında Vezüv yanardağı patlayıp çevreye saçılan kül ve lavlarla bu zevk ve gösteriş şehrine son vermiş. 1700 yıl boyunca kayıp kalan şehir, 1748 yılında şans eseri ortaya çıkmış. Arkeologlar çıkarmak için cesetlere dokundukları anda parçalanıyorlarmış. Bu nedenle arkeologlar şöyle bir yol bulmuş. Cesetin bulunduğu katmana küçük bir delik açıp içini çimento ile doldurmuşlar. Böylece kemiklerin etrafını et gibi saran kalıp şeklinde bir doku oluşturmuşlar ve insanların o anki duruşları ortaya çıkmış. Duruşlarından anladığımız kadarıyla Pompei halkı bu patlamaya oldukça hazırlıksız yakalanmış ve kaçmaya vakit bulamamış. Çıkartılan cesetlerden 3-4 tanesi de Napoli müzesine taşınmış fakat bizim gitmeye vaktimiz olmadı malesef...
Pompei şehri kısaca böyle. İtalya'da mutlaka gidilmesi gereken yerlerden midir derseniz evet, dünyada mutlaka gidilmesi gereken yerlerden midir derseniz pek emin değilim. Biz Pompei turundan sonra öğle yemeğinde tabiki de pizzamızı yiyip Napoli'ye doğru yola çıktık. Şirin bir Ege ilimiz İzmir'in, İtalya versiyonu olan Napoli gezi yazısını, bir sonraki yazıya bırakıyorum :) Yeniden görüşmek üzere...

11 Ekim 2013 Cuma

BEN KİMİM?

(Bu fotoğrafta takma bıyık uygulaması yapılmaktadır. Kulaklar orjinal)


BEN GECELERİ ESEN TERÖRÜM! (Konunun bununla aslında hiç alakası yok)

1985 yılında Türkiye'nin en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı nazlı kızın ilçesi Nazilli'de doğdum. Henüz uzun yaşayanlar statüsünde miyim bilmiyorum ama büyükannemin biri 102 yaşında diğeri de 90 küsurlarındayken vefat etti. Sizi bilmem ama bize göre çok genç göçüp gittiler bu dünyadan :) İlk, orta ve lise eğitimimi Aydın, Siirt, Bolu, Isparta, Konya ve Muğla'da tamamladım. Bizde gezme isteği genetik. Babam devlet memuru olmasına rağmen 3 senede bir tayinini istediği için eğitimim her ne kadar bölük pörçük olsa da Türkiye'nin gezmediğimiz yeri kalmadı gibi bir şey. Üniversite'de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Tv Bölümünü kazanınca da hep birlikte İstanbul'a geldik. O gün bugündür İstanbul'da konaklayıp dünyayı gezmeye çalışıyorum...

HEM ZİYARET HEM TİCARET...

Bu gezi-blog işi nereden çıktı diye merak edenleriniz olabilir. Merak etmediyseniz de yazdım artık yapacak bir şey yok. Her neyse, zaten Türkiye'nin Doğu Karadeniz ve doğuda birkaç il hariç hepsini gezmiş bitirmiş olan ben, erkek arkadaşımla tanışmamızdan kısa bir süre sonra aslında iş için gittiğimiz Çin seyahati sonrasında insanların anlat anlat ısrarı üzerine, Oyh anlatamam şimdi saatlerce, ben yazarım siz okursunuz cevabıyla başladı her şey. O günden beri gittiğimiz yerleri, orada yaptıklarımızı, yiyip içtiğimizi orada yaşadığımız ne varsa ben yazdım, merak edenler de okudu. Blog işi iş seyahatiyle başladı kimbilir belki blog işi iş olarak devam eder :)

ÇOK PİS SEVERİM, ÇOK ACAYİP NEFRET EDERİM!

Bir çok gezi yazarı gibi, alırım sırt çantamı giderim gibi bir durumum yok. Sırt çantamı alıp hiçbir yere gidemem. Zaten cüssemle orantılı olacak şekilde çantamı da taşıyamam. Bol bol alerjim var, karıncaya, toprağa börtü böceğe gelemem. Bütün çocukluğum çadır kamplarında geçse de ayakta üstümü değiştirmeyi severim, artık küçücük çadırda kıvrılıp yatamam. Olur da yağmur yağar ıslanırsam öyle gezemem, ıslak kıyafetlerden nefret ederim. Şehrin orta yerinde durup bakınmayı severim. Bol bol kaybolurum, benimle kaybolan kaybolduğu yeri bir daha unutamaz :) Gittiğim yeri bir süre gezdikten sonra bir günlüğüne de olsa orada yaşayan insanlar gibi davranmak isterim. Kafelerin ve restorantların yol gören yerlerini severim. Kaldığım otel, ev, her neyse artık deniz, dağ manzaralı değil yol manzaralı olmalı. Yol severim ben yol...

GEZMEDİĞİM ZAMANLARDA DA ÇILGIN ÇALIŞIRIM...

Her ne kadar arkadaşlarım "Ne kadar çok geziyorsun arkadaş, işin gücün yok mu senin?" deseler de gayet ciddi bir işim gücüm var. Türkiye'nin en bilinen Bilişim firmasında İçerik İşlem Yöneticisi olarak çalışıyorum.Yıllık 20 günlük iznim var ve gezilerimi bu izin günlerimde gerçekleştiriyorum. Çoğu insanın düşündüğü gibi yan gel yat Osman değilim yani :) Oldukça maymun iştahlı olduğum için yılın belli dönemlerinde yabancı dil kurslarına belli dönemlerinde de keman kursuna gidiyorum. Henüz ikisinde de başarılı değilim ama sanırım az önce de itfaiyeci olmaya karar verdim, eğitim araştırıyorum :)

ARAYAN BULUR BEBEĞİM!

Seni nasıl arayıp bulacağız derseniz de her türlü sosyal medyada varım ki ben. Ben bu kadar sosyal medya ile haşır neşirken bulamazsan da senin sorunun olur bu. Ben yine de profil bilgilerimi vereyim:






Yok ben bunların hiçbiriyle uğraşamam, mail atarım diyenler ise esraersal1@gmail.com adresine yazabilirler.

YURTDIŞI GEZİ YAZILARI

YURTİÇİ GEZİ YAZILARI

Cunda adası yazısı için buraya,

Sarımsaklı - Şeytan Sofrası yazısı için buraya,

Sarımsaklı yazısı için buraya,

Şehitlik-Abide yazısı için buraya,

Truva yazısı için buraya,

Gaziantep yazısı için buraya,

Göbeklitepe yazısı için buraya,

Kadıköy Moda yazısı için buraya,

Uludağ yazısı için buraya,

Aphrodisias yazısı için buraya,

Abant yazısı için buraya,

Kapadokya Balon Turu yazısı için buraya,

Kapadokya Açık hava Müzesi yazısı için buraya,

Şirince yazısı için buraya,

Amasya yazısı için buraya tıklayın lütfen...

6 Ekim 2013 Pazar

İTALYA - ROMA

En son Garanti Bankasının düzenlediği "Biz ayrılamayız" temalı bir yarışmada Instagram'da birinci olduğumuzdan ve 3 günlük İtalya turu kazandığımızdan bahsetmiştim. İşte kazandığımızın resmi :)
Her yere birlikte giden biz İtalya tatilini de ayrılmadan kazandık :) Öncelikle belirtmeliyim ki buraya kadar her şey güzel görünüyor fakat yine başımıza gelmeyen kalmadı tabiki :) Öncelikle vize için başvurmakta biraz geciktik, çünkü Amerikadan döndükten 1 yada 2 hafta sonra gidecektik. Vizeye başvurmayı erteleyince son ana kaldık. Başvurumuzu İtalya vizesi için yetkili İData firmasına yaptık. Öncelikle firma çalışanlarının birçoğu çok kaba ve ters davranıyorlar. Zaten gidip gidemeyeceğimiz tehlikedeyken bir de benim evraklarımla ilgili sıkıntı çıkınca ipler iyice gerildi. Evrakları tamamlayıp verdik fakat uçuşumuzdan bir gün önce hala elimizde vizemiz yoktu, yani Ceyhunun vardı da benim yoktu. Konsolosluğun kapanmasına yarım saat kala Ceyhun gidip vizemi sordu ve pasaportumun arada kaynadığı ortaya çıktı. Neyseki konsolosluk hatasını hemen düzeltti ve Ceyhuna 60 günlük vermişken bana 90 günlük vize verdi :) Ceyhun bu konuda hala son dakika beni konsolosluğa koşturdun, yolu yanlış tarif ettin beni X yerden çevirdin vs diye dert yanıyor ama benim cevabım hazır. Bütün sene izlediğin Muhtemeşem Yüzyılda Hürrem Kanuni'yi Viyanadan geri çeviriyordu. Elin adamı Viyanadan dönüyor ses çıkarmıyor, bizimki Osmanbey'den döndü 1 yıldır konuşuyor :))
Son dakikada da olsa vizemi ve pasaportu almayı başardık. Sabah havaalanında rehberimizle buluşup yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuktan sonra Roma'ya vardık. Pasaport işlemlerinden sonra klasik tur anlayışıyla otobüse doluştuk ve şehir turuna başladık. İlk durak tabiki de San Pietro meydanıydı. Vatikan'ın ana meydanı olan San Pietro oldukça kalabalıktı. Meydanda biraz fotoğraf çekilip Bazilika'ya girmek için sıraya girdik. Burada önemli bir bilgi de edindik. Bazilikaya girmek için, özellikle yaz aylarında ziyaret ediyorsanız, kesinlikle şortlu veya omuzları açıkta bırakan bir kıyafetle olmamanız gerekiyor. Çünkü dışarıda kalırsınız. Benim üstümde boyu diz kapağımın altında olan bir tayt vardı ona da sorun çıkarmadılar zaten. Bazilika girişinde ciddi sıra oluyor fakat gözünüz korkmasın, sıra anlayışları bizdeki gibi değil, sıra hemen bitiyor.
Bazilika'dan içeri girer girmez sizi Michelangelo'nun ünlü eseri Pieta karşılıyor. Fransız Piskopos Jean Bilheres 'in kendi mezarı için sipariş ettiği bu eser Meryem Ana'nın ilk defa genç tasvir edildiği eser olması açısından da önemli. Eser gerçekten büyüleyici. Başı her daim kalabalık olmasa uzuuunca bir süre inceleyebilirsiniz.
İtalya'ya gitmeniz durumunda görmeden dönmemeniz gereken başlıca yerlerden biri Aziz Petrus yada San Pietro Bazilikası. Bazilika'da başlıca dikkatimizi çeken şeyler...
İçeride turumuzla birlikte yaklaşık 45 dakika kadar gezdikten sonra dışarı çıktık ve İsviçreli muhafızlarla karşılaştık. Yürürken çekilen fotoğraf bu kadar oluyor :)
Meydandan ayrılıp otobüsle kısa bir şehir turu attıktan sonra otelimize yerleştik. Biz Termini (Merkez tren istasyonu) nin tam karşısındaki merkezi konumda olan Siracusa otelde kaldık. Tipik bir 3 yıldızlı otel. Otelin içi her ne kadar labirent gibi olsa da kalitesi ve konumu hiç de fena değil. Dışarıya açılan yeşil pencereli tatlı bir otel :)
Roma gezintisi bu kadar mı sürdü diye düşünüyorsanız da son gün kısa bir Roma gezimiz daha oldu. Onu ayrıca yazacağım. O gece otelde dinlenmeyi tercih edip bir gün sonraki Napoli turuna katılmaya karar verdik. O da bir sonraki yazımda burada olacak. Napoli ve Pompei hakkındaki gerçekleri öğrenmek için yarın yine burada olmalısınız. Benden söylemesi :)