27 Temmuz 2013 Cumartesi

AMERİKA - NEW YORK - MADAME TUSSAUDS

En son dönme dolaptan inip hızlı adımlarla oyuncak mağazasından ayrılan Ceyhun'un peşinden koşturuyordum evet. Çıktığımız mağaza ile Madame Tussauds birbirine çok yakın zaten. Bizim, bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, ki o da burada, 2 günlük New york pass kartımız olduğu için bilet ücreti ödemedik. Pass'ı olanlara ayrı bir giriş sunulmuş zaten çoğu mekanda. Fakat yok biz illa daha çok para harcamak istiyoruz bu yüzden de pass almadık, sanane be kadın, paramı nasıl harcayacağımı sana mı soracağım diyorsanız da giriş ücret kişibaşı 36$ efendim, kısaca keyfiniz bilir!
Yukarıda gördüğünüz gibi sizi şaşı Julia Roberts karşılıyor. İkimizde sanırım en çok Julia Roberts heykelinin yanında vakit geçirdik. Kendisine bayıldığımızdan değil, önünde oturup dinlenebileceğimiz bir sandalye olduğundan :) İçeride Hollywood starlarının, Pop starların, politikacıların, dünya liderlerinin ve ünlü sporcuların olduğu bölümler var. Ayrıca Marvel karakterlerinin olduğu bir bölüm var ki Kaptan Amerika hayranı falan olmadığımız için girmedik, eğer o bölümü de görmek isterseniz ek ücret ödemeniz gerekiyor. Genç kızların hayran olduğunu düşündüğüm Johnny Depp'inde heykeli mevcut. Ben hayranı değilim evet, ben Jack Sparrow'a hastayım kızlar Johnny Depp'e değil. Çünkü seksi yürüyüşü ve göz makyajı konusunda ondan öğrenmem gereken çok şey var :)
İçerisiyle ilgili size anlatabileceğim çok bir şey yok tahmin edersiniz ki. Bu nedenle fotoğraflara bakmanız daha mantıklı olur...
 Ceyhundan olmaz ama böyle olmaz, çoluk çocuk var davranışı :)
Bu işler küçük adımlarla başlar, ben omuzdan başladım tacize :)
Böyle geyik, eğlence, dalga vs iyi güzel bu yazıda olmazsa olmaz tek kişi var ki o da...
Bu bıdık teyze kimmiş ya demeyin çok ayıp olur. Kendisi tam olarak Madame Tussauds. Yani Marie Tussaud. 1761 doğumlu Fransız heykeltraş. İlk balmumu heykelini Londra'da açmış. Daha sonra o isimle dünyanın bir çok yerinde balmumu heykeli müzeleri açılmış. Londra'dakine gitmek henüz nasip olmadı fakat sanıyorum New york'taki hakkında yazdıklarım da biraz olsun bilgilendirici olmuştur. Biz Madame Tussauds'u da gezdikten sonra New york'ta geçireceğimiz süreyi doldurduk ve Las Vegas için yola koyulduk. Las Vegas yazı dizisi de umuyorum çok kısa zamanda burada olacak. Yani ben sıcaktan bilgisayar başında eriyip kalmazsam...

20 Temmuz 2013 Cumartesi

AMERİKA - NEW YORK - TIMES SQUARE

En son yazdığım New york yazısından sonra araya küçük bir reklam aldım. Sanki bu bana bir uyarı gibi. Neden diye soracak olursanız Times Square yazısı fotoğraflar açısından gayet verimsiz geçecek çünkü fotoğraf makinamın şarjının bitmiş olması nedeniyle bütün fotoğrafları telefonumla çekmiştim. Ve evet telefonum çalındı Las Vegasta. Detaylar bir sonraki yazıda ama siz siz olun tatile giderken sigorta yaptırın, tatilinizi riske atmayın. Buna da bir göz atın belki aklınıza yatar...
Özgürlük anıtını da gördükten sonra Times Square'e dönelim diye kararlaştırmıştık. Bunun için metroyu kullandık ama hangi duraktan bindik hangi duraktan indik hiç hatırlamıyorum doğrusu :) Genelde ben, sanki her gün o yolu kullanıyormuşum gibi bir yolda ısrar ettiğim ve Ceyhun da her seferinde bana inanıp peşime takıldığı için sürekli kayboluyoruz :) Bu konudaki açıklamam içgüdülerime güvenmemle alakalı. Sorun benim içgüdülerime güvenmem de değil Ceyhunun her seferinde bana inanmasında. Sonuç olarak bu konuda da gayet masumum :) Bir şekilde kaybola kaybola Times Square'e geldiğimizde zaten yorgunluktan ölmüştük ve oturup yemek yiyelim bir şeyler içelim diye düşündük. En başta söylemem gereken şeyi şimdi söyleyeyim, eğer New york'a gidiyorsanız beklemeyi bileceksiniz. Benim gibi sabırsız ve acıkınca gözü dönen biriyseniz hiç size göre değil. Çünkü gerçekten Times Square'deki cafe ve restaurantların neredeyse tümü dolu ve 1 saat aramamıza rağmen tek bir boş masa bile bulamadık. En son pes edip meydana döndük ve çevreyi incelemeye başladık...
Times Square'i artık aslında hepimiz filmlerden biliyoruz, aynen göründüğü gibi. Tam olarak şehrin göbeği. Meydanda turistler dışında sadece sokak performansçıları var. Ponpon kızlar, Kiss grubu üyeleri gibi. Dilerseniz küçük ücretler dahilinde onlarla fotoğraf da çektirebilirsiniz. Biz yorgunluktan ölmüş bir şekilde gezmeye çalışırken ben, caddenin biraz daha alt tarafında dev bir Toys "R" Us mağazası gördüm. Oyuncak mağazalarını ve oyun salonlarını gördüğünde yerinde zıplamaya başlayıp gidelim diye mızırdanan ben yine yaptım bütün numaramı ve kendimizi kocaman bir oyuncak mağazasının içinde bulduk. Çocuklu aileler kesinlikle çocuklarını o mağazadan uzak tutmalılar. Tabiki de 1 yıllık maaşlarını orada bırakmak istemiyorlarsa :) 
Mağazadan içeri girdiğimizde ikimizde iyi ki uğramışız diye düşündük çünkü 5 katlı mağazanın içinde kocaman bir dönme dolap var. Ya da ben sadece öyle düşündüm bilmiyorum. Sonuç olarak dönme dolapları severim ve hiç, bir oyuncak mağazasının içindeki dönme dolaba binmemiştim. Tabiki de binmeliydim, ama 28 yaşındayım henüz bilet alamam. O yüzden benim yerime bileti sen almalısın :)
Sonuç olarak önümüzdeki 5-6 yaşlarındaki 2 çocuğunda önüne geçerek ben o dönme dolaba bindim, yine olsa yine binerim. Mağazadaki bir çok oyuncağı tepeden kuşbakışı görme imkanınız var çünkü bu güzel bir şey :) Şaka bir yana eğer o dönme dolapta 10 dakika oturup dinlenmeseydik felç geçirebilirdik yorgunluktan. Şimdi baktım google'a yorgunluktan felç geçirilmezmiş. Yorgunluktan yorgun düşebilirim ama ve, buna sen bile karışamazsın Google efendi!
Dönme dolaptan inince "Lanet olsun adamım, beni bu dönme dolaba kim bindirdi?" tribine giren Ceyhun Madame Tussauds'a gitmemiz konusunda ısrar ediyor. Yine biraz kaybolmayı göze alarak o tarafa doğru yola koyulduk. Eğer manevi dedem Morgan Freeman ve bir çok ünlü sanatçıyla olan fotoğraflarımı görmek istiyorsanız bir sonraki yazıyı da okumanız gerek. Ama şu an okuyamazsınız çünkü henüz yazmadım. Ama yazınca okuyabilirsiniz, yazınca size haber vermeyeceğim. Arada bir bloga girip yeni yazı var mı bakmanız gerekebilir. Sanki birazdan seninle yeni yazıları haber verip vermemekle ilgili sıkı bir tartışma yaşayacak gibiyiz. Bu yüzden konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum.
Not: Arada bir girip bloga yeni yazı eklenmiş mi kontrol et lütfen. Herkesin sorumlulukları var.
:)

14 Temmuz 2013 Pazar

AMERİKA - NEWYORK

Sıcaktan kavrulduğum ve evde oturmak zorunda kaldığım bu sıcak Temmuz gününde, ben neden evde oturuyorum da tatile gitmiyorum ya? diye düşünürken aslında biliyorum ki şirketimin bana verdiği 20 günlük izin hakkımı çoktaaan doldurdum :( Bunu farketmenin verdiği dehşet duygusu ve hava sıcaklığının verdiği yanıcı etki ile hemen inkar yolunu seçiyorum tabiki "Aman tatil yaptım da ne yaptım hiçbir yere gidemedim." Aklımı başıma getirecek, 1 yılda 3 ülke gezdiğimi hatırlatacak birileri mutlaka oluyor yanımda neyse ki :) Hazır bu da aklıma gelmişken, Amerika yazılarını yazayım artık dedim ve bu sıcak pazar gününde bilgisayarın karşısındayım yine. (Yazar burada intihar etmek istiyor)
Thy ile olan İstanbul-New york yolculuğumuz yaklaşık 10 saat sürdü. Açıkçası 10 saat uçak yolculuğu benim için endişe verici. En son 10 saatlik yolculuğumda, Çin dönüşünde hiç uyuyamayınca oturup ağlayacaktım ben inmek istiyorum diye. Neyseki New york yolculuğumun bir iki saati haricinde tümünü uyuyarak geçirdim :) Yanlış hatırlamıyorsam akşam 22:00 civarında John F. Kennedy havaalanına indik ve çilemiz başladı. Çilemiz başladı evet çünkü genel işleyişi bu mudur bilmiyorum ama pasaport sırasında yaklaşık 3 saat bekledik. Gerçekten tam olarak sırada 3 saat bekledik ve 3 saatin sonunda görevli yüzümüze bile bakmadan girişimizi onayladı. Böyle kötü başladığımız Amerika yolculuğumuz daha başka aksaklıklarla da devam etti. Yazı dizisini okumaya devam ettikçe halime acımaya başlayacaksınız :)
Saat 22.00'de indiğimiz havaalanından saat sabah 03:00'de çıkınca Ceyhun'unda benim de sinirlerimiz oldukça bozuldu. Benim çok uykum vardı ve ayakta durmaktan ikimizde perişandık. Onun ingilizcesi benimkinden daha iyi olduğu için genellikle gezilerimizde o yönlendirir bizi. Havaalanından inip kapıdan çıkmak üzereyken kalabalığın içinden bir adam öne çıkıp Taksi? diye sorunca bir an önce otele gidip yerleşmek için sanırım takıldık peşine. Ceyhun bunu okuyup hatırladığında yine sinirlenecek ve eminim ömrünün sonuna kadar bunu unutmayacak ama bizi taksi diye çağıran arkadaş korsan taksiymiş ve 90 dolar tutan yol için bizden 200 dolara yakın para aldı :) Bu konuda hiç suçumun olmaması nedeniyle gezinin bu kısmını ballandıra ballandıra anlatıyor olabilirim, otelin tuvalet ve duşunun ortak olması konusunu birazdan jet hızıyla geçeceğim :))
Uçak biletlerimizi alıp, otel ayarlama kısmına geldiğimizde genelde Ceyhun, otel seçimi kısmını bana bırakıyor sanırım oteli beğenmeyip dırdır etmeyeyim diye :) Her zamanki gibi uçak biletlerimizi alıp New york için otel bakma görevini üstlenmişken tam da meşhur Fifth aveneu'de, fiyatı da makul güzel bir otel buldum Booking'de. Americana Inn Hotel. Gözümden kaçırdığım ufak bir detayı, sabah saat 03:00'de otele giriş yaptığımızda resepsiyonist arkadaş söyleyiverdi: Otel'de tuvalet ve wc ortak. "Olur mu canım öyle şey, Booking'de öyle yazmıyor ama her odanın kendine ait tuvaleti, banyosu var yazıyor" atağıma karşılık resepsiyonistin "Booking bizden alınan bilgilerin yazıldığı bir site değil, belki bir müşterimiz yanlış yazmıştır" savunmasıyla bertaraf oldum. Ceyhun'un şimdi ne halt edeceğiz bakışına karşılık gitti 200 dolar bakışımla olayı geçiştirdim ama evet 2 gün boyunca banyoyu kullanamadık. Diyeceğim odur ki otel araştırırken Booking'e çok fazla güvenmeyin kokarsınız :) Şaka şaka Nisan'da gittik biz soğuktu hava. Ama Temmuzda Ağustosta giderseniz kesin kokarsınız :))
Ortak tuvalet ve banyolu otelimize alışmadan sabah oldu ve sabah ilk iş tabiki de yürüme mesafesindeki Empire State'e gitmek oldu. Empire state girişinde sokakta görevli insanlar oluyor ve sizi giriş kısmına doğru yönlendiriyorlar. Empire State girişinde sadece 2 gün New york'ta kalacağımız için 2 günlük New york kartı aldık. Bu kart ile ücret ödemeden gezebileceğiniz bir sürü turistik mekan var. 2 günlük kart 145$. Kartı aldıktan sonra binada küçük bir sinema salonunda size New york'un 3d gösterimini yapıyorlar. Daha sonra yaklaşık 10 kişilik bir grupla binanın en yüksek katına çıkıyorsunuz. Manzara gerçekten mükemmel...
Manzara mükemmel fakat sabahın erken saatleri olması nedeniyle sanırım, o kadar esiyor ve soğuk ki 10 dakikadan fazla duramıyorsunuz. New york'a kuşbaşı bir bakış attıktan sonra inip 11 Eylül 2001'de terörist saldırıya uğrayan Dünya Ticaret Merkezi'ne gitmeye karar verdik. Aslında özel olarak oraya gitmek istemedik. Özgürlük Anıtı'na giden feribotların kalktığı iskeleye gitmek istiyorduk ki önünden geçtiğimizi farkettik ve o tarafa yöneldik. Saldırıdan önce kulelerin olduğu yere, saldırıda ölenlerin anısına kare, içindeki suyun tek bir yerde birleştiği bir havuz yapılmış. Çok absürd gelmişti bana, buraya giriş ücretsiz ama kapıda zorunlu bağış toplanıyor. Herkesin acılarına saygım var tabiki ama sanırım Amerika böylesi bir olayı ilk defa yaşadığı için olay biraz şova dönüşmüş.
Buradan çıkıp Battery Park'a yol aldık. Çünkü Statue of Libert'ye giden motorlar buradan kalkıyor. New york kartımız olduğu için extra bir ücret ödemedik. Bizim gittiğimiz dönem heykelin yer aldığı adacığa yanaşmıyordu motorlar, yanlış hatırlamıyorsam bakım onarım çalışmaları vardı. Bu nedenle motor sizi 90 dakika boyunca o güzergahta gezdiriyor ve dilediğiniz kadar fotoğraf çekebiliyorsunuz.
Yaklaşık 1,5 saatlik deniz gezisinden sonra motor kıyıya yanaştı. Motor iskelesinin hemen yanında helikopter pisti de mevcut. 10 dk boyunca sizi Özgürlük anıtının ve New york'un üstünde gezdiriyor ve ücreti de 300 dolar. Biz helikopter turunu bir sonraki gezimize bıraktık. Battery park'ta anlamsızca gezinirken, Amerika'da bolca olan sokak müzisyenlerinden biriyle karşılaştık. Önce bilmediğim bir şarkıyı akordeonuyla çalarak bize yaklaştı ve para istedi. Kibarca gülümseyip uzaklaşıyorduk ki arkamızdan nereden geldiniz diye seslendi. Türkiye diye cevap verince adam bizi tam olarak dumur edip akordeonuyla istiklal marşını çalmaya başladı. Şaşkınlıktan ağzımız açık kaldı ve o arada para vermeyi de unuttuk :) Adamın jestine karşı bizim cimriliğimizi unutmadım ve bir sonraki New york gezimizde eğer aynı yerde olursa mutlaka faiziyle birlikte vereceğim hakkını :) Buradan Times Square'e gitmeye karar verdik fakat Times Square ve eğlenceli Madame Tussauds müzesini bir sonraki yazımda anlatacağım...

7 Temmuz 2013 Pazar

ÇANAKKALE GEZİSİ - ŞEHİTLİK ABİDE

Bir önceki yazımızda yarım günde Truva antik kentini gezip bitirmiştik. Geri kalan yarım günümüzde de Şehitlik'in bir kısmını ziyaret edebiliriz diye düşündük. Otelimizin karşısından vapura atlayıp Gelibolu'ya geçtik.
Çanakkale'den Şehitlik için yarım günlük tur düzenlenmiyor. Bu nedenle kendi imkanlarımızla gitmeye karar verdik. Gelibolu'da vapurdan indiğimizde önünde Şehitlik turu yazan minibüsler gördük. bu minibüsler normalde sizi şehitlik abidesine vs. götürüp bırakıyor, belirli bir serbest süreden tekrar alıp vapur iskelesine getiriyor. Fakat biz gittiğimizde saat 17:00 civarıydı ve tura katılacak kimse kalmamıştı. Bu nedenle konuya oldukça hakim şöför Yılmaz abimizin rehberliğinde bir tura başladık. Yarım günde tamamlanabilecek olan ve daha yakın olan Seddülbahir yönünü tercih ettik.
Kişiye özel turumuzla önce yolumuzun üzerindeki Türk siperlerini ziyaret ettik. Gerçekten Gelibolu'ya adım attığınız andan itibaren milli mücadele ruhunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Siperleri ziyaret edip çevrede bir süre turladıktan sonra abide için yeniden yola koyulduk. Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuktan sonra Şehitlik'e ve abideye ulaştık.Şehitlik normaldir ki her daim kalabalık. 
O kadar çok şehit vermişiz ki burada, şehitlerimizin ismini teker teker yazmak mümkün değil. Bu nedenle her mezar taşında yirmişer isim yazılı. 41 m yüksekliğindeki abide 253 bin şehidimizin anısına tüm görkemiyle yükseliyor Morto koyunda...
Bir süre Şehitlik'te zaman geçirdikten sonra havanın da kararmaya başlaması nedeniyle dönüş yoluna geçtik. Bir gün sonra da tam günlük bir tura yarım gün katılıp Conk Bayırı, Biga köyü ve Anafartalar'ı ziyaret ettik. Onlar da bir sonraki yazıda...

6 Temmuz 2013 Cumartesi

ÇANAKKALE GEZİSİ - TRUVA

Sakın bir haftasonumuz da boş geçmesin mantığıyla bir haftasonunu da Çanakkale'de geçirelim dedik :) İstanbul-Samandıra'dan başlayan yolculuğumuz, malesef Cuma akşamına denk gelmesi ve yolların gerçekten bozuk olması nedeniyle tam 8 saat sürdü. Gece 3 gibi Çanakkale'de olduk ve otelimize geçtik...
Her zamanki gibi otel seçiminde yanılmamışım. Biz Hotel Limani'de kaldık. Gerçekten hem konum olarak hem kalite olarak bana göre Çanakkale'nin en güzel ve tercih edilesi oteli. Öncelikle kordonda yer alması ve iskelenin karşısında olması konumu harika kılıyor. Gecenin 3'ünde inince otobüsten, pek çevreye bakma fırsatımız olmamıştı fakat sabah uyanıp kahvaltıya indiğimizde manzara bizi gerçekten de büyüledi. Bizi şaşırtan 2. şey ise neredeyse konakladığımız Tüm Türkiye genelindeki oteller içinde kahvaltısı en güzel çalışanlarının en özenli ve yardımsever olduğu otel olması. Yolunuz Çanakkale'ye düşerse gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir otel. Sezona göre değişir tabiki fiyatı fakat bizim kaldığımız dönem gecelik 130 TL idi fiyat ve bu kaliteye bu fiyat kesinlikle değer...
Şehir meydanındaki turizm bürosundan aldığımız bilgiyle ilk gün Şehitlik'e değil Truva'ya gitmeye karar verdik. Otele yürüyerek yaklaşık 10 dk mesafedeki minibüs duraklarına yürüdük ve oradan Truva minibüslerine bindik. Minibüs kişibaşı 3 TL'ye sizi Truva'ya götürüyor. Taksiyle gitmek isterseniz ise gidiş dönüş 90 TL fiyat veriyorlar. Biz minibüsün müze girişine kadar gittiği söylendiği için minibüsü tercih ettik, taksiye gerek duymadık. Müzede tabiki Müzekart geçiyor fakat biz ikimizde kartlarımızı unuttuğumuz için yanlış hatırlamıyorsam kişibaşı 15 TL giriş ücreti ödedik.
Antik şehire girdiğiniz anda sizi karşılayan manzara tam olarak bu. Açıkçası söylemeliyim ki 7-8 yaşlarındayken gittiğim Truva'yı neredeyse hiç hatırlamıyordum fakat gördüklerim de beni hiç heyecanlandırmadı. 1870'lı yıllarda Alman amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından yapılan kazıda çıkartılan eserlerin çoğu Almanya ve Rusya'da imiş. Aynı zamanda Truva 13 farklı aşamadan geçtiği için arkeolog en alttaki tabakaya ulaşabilmek için, belki de o zamanlarda araç gereçlerin bunun için uygun olmaması nedeniyledir bilemiyorum, eserler çok fazla tahribata uğramış. Açıkçası en alt tabakaya ulaşabilmek için üstteki eserleri kaybetmeyi göze almış Heinrich. Arkeoloji kökenli olmaması da buna neden olarak gösterilebilir.
Yukarıda gördüğünüz Truva atı, turistlerin Truva atı nerede soruları üzerine Kültür Bakanlığı tarafından mimar Kadir İzzet Senemoğlu'na yaptırılmış. Zaten gerçek Truva atının döneminde bile varolup varolmadığı kesin değil ve tartışma konusu. Turizme destek amacıyla bu fikir bence çok dahiyane :) Biz ziyaret ettiğimizde bakım nedeniyle kapalıydı fakat normalde merdivenlerden çıkıp altın içine girip fotoğraf da çektirebiliyorsunuz...
Yukarıdaki fotoğrafa aldanmayın. Kesinlikle Truva antik şehri Kapadokya gibi. Tek bir ağaç tek bir gölge yok. Bir de yaz aylarında gittiyseniz başınıza güneş geçebilir, şapka tavsiye :)
Açıkçası Truva ile ilgili anlatabileceğim fantastik öyküler yok. Sadece ilginç gelen şey arıların yuva yaptığı, o dönemden kalan kerpiç duvarlar oldu. Bu arada antik kentin çok fazla tahribata uğramasının ve ayakta kalamamasının nedeni de kerpiç yapı olması. Şaka gibi ama alttaki fotoğrafta arı yuvalarını görebilirsiniz...
Biz yaklaşık 1-1,5 saatte Truva'yı gezdikten sonra geldiğimiz minibüslerle dönüş yoluna geçtik. Söyleyeceğim o ki Truva'ya kesinlikle 1 tam gün ayırmanıza gerek yok, yarım gün yeterli. Geri kalan yarım gününüzde de şehitlik'in bir kısmını gezebilirsiniz bizim yaptığımız gibi. Ama o bir sonraki yazıda...

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Hürriyet Seyahat 10 Yaşında!



Hayal kurmaya devam! Unutulmaz yolculuklar hayalle başlar. Hürriyet Seyahat 10 yıldır, yazarlarıyla, okurlarıyla dünyayı geziyor. Farklı kültürleri, coğrafyaları sayfalarına taşıyor, seyahat hayallerini kışkırtıyor.

Alkoçlar: 
Deniz ve rüzgarın eşliğinde… Alkoçlar Alaçatı
Sadece birbirinize zaman ayırabilmeniz için… Alkoçlar La Boutique
Her şey dahil konseptine "Huzur" da dahil… Alkoçlar Adakule


ETS: Hoop diye yaz geldi. En avantajlı tatil fırsatları için etstur.com

Pegasus: Pegasus’la İstikamet Yurt Dışı!
Çok uygun fiyatları ve 29 ülkelik uçuş ağıyla yurt dışına uçuşun kurallarını yeniden yazan Pegasus; isteyen herkesi yurt dışına uçuruyor.
Hemen flypgs.com’u tıklayın, siz de uçmaya başlayın!

Rixos: Rixos’un küçük misafirlerine Disney Müzikali hediye... Rixos Hotels’de yaz boyunca konaklayan çocuklar hayran oldukları ve çok sevdikleri karakterlerin yer aldığı “Disney Live! Mickey’nin Müzik Festivali”ni ücretsiz izleyecek!

Setur: Yurt dışı seyahatlerinizde alışveriş keyfi sunan Setur Duty Free mağazaları, Türkiye’de ve dünyada en özel seyahat deneyimleri için Setur Turizm, zamanı değerli olanların tercihi Setair ve 7 denizdeki eviniz Setur Marinaları ile Setur hayatın her alanında hizmetinizde...


Tatilbudur.com: TatilBudur.com’da yaz fırsatları devam ediyor. Kısa bir süre ve sınırlı sayıdaki odalar için “ %35’e varan indirim, peşin fiyatına 12 taksit ve şimdi al, 4 ay sonra ödemeye başla” fırsatlarını kaçırmayın.

Teztur: Temmuz ayına özel yurt içi otellerde %35'e varan indirimlerle tatil fırsatlarımız devam ediyor.  01-08 Temmuz tarihleri arasında min. 4 gece "Uçaklı Kıbrıs Paket Turları"mızda Otel-Havalimanı-Otel transferleri ücretsiz olarak verilmektedir. Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı "Yurt Dışı Turları"mızda avantajlı fiyat ve paket seçenekleri temmuz ayında devam ediyor. Detaylı bilgi ve rezervasyon için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. (www.teztour.com.tr

Touristica: Belki de yılın en güzel günleri için bir tercihte bulunurken tatilinizi tesadüflere bırakmayın. En iyi fiyatlar, en iyi yerler için Touristica her zaman yanınızda.

TURA TURİZM: Her şey dahil tatile Avrupa’da devam ediyoruz. Şeker Bayramı’nda Akdeniz kıyılarında 4 ülke 7 şehir gezerek 47 yıldır olduğu gibi "Hayat Bayram Olsun" diyoruz. 5 yıldız konforunda her şey dahil konseptinde tüm gün alacağınız içecekler, sabah-öğle-akşam yemekleriniz dahildir.

VIP TURİZM: Her tatilde VIP Turizm’den mil hediye! Tüm Miles & Smiles üyeleri VIP Turizm’den yapacakları tüm tur ve tatil alışverişlerinde hediye millerin sahibi oluyor! Miles & Smiles üyeleri THY uçuşlu yurt dışı tatil programları için ödedikleri her 100 Euro karşılığında 100 Mil, yurt içi tatil paketleri ve konaklamaları için ise her 100 TL karşılığında 60 Mil kazanıyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.