27 Ocak 2013 Pazar

ULUDAĞ GEZİSİ

Malum kış aylarındayız. Biz İstanbul'un göbeğinde bu sene karı 1 kere görsek de kayak merkezlerinde 2 metreye yakın kar var. Çocukken günübirlik gittiğimiz Kartalkaya gezisinden beri geçen sene de çalıştığım şirketle Kartepe'ye gitmiştik. Geçen sene de bazı nedenlerden ötürü kayak yapma şansımız olmadı. Bu sene kışın başından beri mutlaka gidip kayak öğreneceğim diye tutturmuştum. Fırsat sitelerinin birinde günübirlik Uludağ turunu da görünce dayanamadım erkek arkadaşım ve kendim için satın aldım. Bizim satın aldığımız tur Tatilmod firmasına ait. Hizmetten memnun kalıp kalmadığımıza daha sonra değineceğim. 


Kendi özel aracınız ve kendi imkanlarınızla giderseniz maliyeti ne olur bilemiyorum ama biz tura ulaşım+kahvaltı+kayak takımı için kişibaşı 100 TL ödeme yaptık. Rehber için de ayrıca 15 TL ödeme yapmanız gerekiyor. Tur Anadolu yakasında Kadıköy evlendirme dairesi'nin önünde 04:30'da katılımcıları alıyor ve hareket ediyor. Tur rehberi orada gerekli olacak şeyler için de size indirimli fiyatlar veriyor. Biz kayak hocası için kişibaşı 70 TL, kayak gözlüğü için günlük 15 TL, Alt-üst kayak kıyafeti için 20 TL ve ekmek arası sucuk ve koladan oluşan öğle yemeği içinse kişibaşı 15 TL ödedik. Sabah 04:30'da hareket eden otobüs saat 08:00 gibi Uludağ'a varıyor.


Rehberinizin yönlendirmesiyle elinizdeki kayak takımı ve kıyafet fişlerinizi teslim edip size uygun kıyafet ve kayak takımlarınızı alıyorsunuz. Eğer kayağa gönül verdiyseniz ve ben sık sık giderim diyorsanız mutlaka kendi kıyafetlerinizi ve kayak takımlarınızı alın nitekim size 2 beden büyük gelen kıyafetleri de giymek zorunda kalabilirsiniz :) Biz başlangıç için ne kadar doğru olduğu tartışılır fakat snowboard'u tercih ettik. Giyinip hazırlandıktan sonra hoca ayarlanmasını talep ettik ve kervansaray skipasslarımızı da alıp piste geçtik. Uludağda bildiğim kadarıyla 14 ayrı pist var fakat biz Kervansaray telesiyeji kullandık.


Kayak hocamız her ne kadar Türkiye snowboard milli takım eğitmeni olduğunu söylese de kendisinden pek memnun kalmadık. Yaklaşık 10 dk düz zeminde bizi eğittikten sonra telesiyeje bindirip 1100 metrelik kervansaray pistine çıkarttı bizi. Düşe kalka da aşağı indirdi sağolsun :) Dediğim gibi bu gidişimizde öğrendiğimiz tek şey düşerken mümkünse popo üstü düşmemiz ellerimizi yere koymamamız oldu. Bir de düşmekten şişen henüz çatlak mı kırık mı ne olduğunu bile anlamadığımız diz kapağı yaralanmam oldu :)


Hem hocanın biraz moralimizi bozması, hem de ufak morluklarımız nedeniyle öğleden sonra kaymak istemedik pek. Gidip bir süre Beceren Cafe'de oturduk. Fiyatları sorarsanız Çay 5 TL, Nescafe 12 TL, Tost 10 TL :) Bir süre burada zaman geçirdikten sonra nasılsa günlük skipass'ımız var deyip yeniden Kervansaray telesiyejiyle zirveye çıktık. Zirvede Kartal Yuvası denen ortasında ateş yanan, ateş başında oturup sohbet edebileceğiniz hem de ısınıp sıcak şarabınızı yudumlayabileceğiniz harika bir ortam var. Bir süre de burada vakit geçirip saat 16:00'a doğru yeniden kayak malzemelerini kiraladığımız yere gidip malzemeleri teslim ettik. Saat 17:00'de Uludağ'dan dönüş yoluna geçtik. Topçular-Seferihisar feribot sırasında yarım saat sıra beklememiz nedeniyle saat 22:30 gibi evimize döndük. Dün hava oldukça soğuktu ve tipi vardı. Öğrendik ki bugün tipi daha şiddetliymiş ve kayak ihtimali daha azmış. Bazı yerlerimiz hala sızlasa da, dayak yemiş gibi olsak da soğuk ama güzel bir gündü. Eğitme becerisi pek gelişmemiş bir hoca benim hevesimi kıramaz. Morluklarım ve şişliklerim geçer geçmez yeniden deneyeceğim snowboardu ve sizinle yeniden paylaşacağım. Şimdilik Uludağ ve kayak maceramız bu kadar :)





20 Ocak 2013 Pazar

ÇİN İÇİN HAYATİ NOTLAR

Evet Çin ile ilgili uzun uzuuuun yazılar yazdım. O yazılarda nereye nasıl gidilir, nerede ne yenir bolca anlattım, bu yazıda Çin ile ilgili küçük fakat önemli şeylerden bahsedeceğim.

* Öncelikle eğer iş için gittiyseniz, size kartvizitlerini 2 elleriyle tutarak uzatırlar ve siz de öyle almalısınız. Aldığınız kartviziti asla pantolonunuzun arka cebine koymayın, saygısızlık etmiş olursunuz.
* Büyük alışveriş merkezleri, oteller ve marketler hariç hala çoğu yerde kredi kartı geçmiyor, yanınızda mutlaka nakit para bulundurun.
* Türkiye'den ayrılırken üzerinizdeki Türk parasını Dolara yada Euroya çevirtiyorsunuz normal olarak. Çin'de her banka exchange yapmıyor. En kolay bulabileceğiniz banka Çin Devlet bankası. Fakat prosedürler çok uzun sürüyor. Verdiğiniz doları onlarca kez kontrol ediyorlar ve bankalarda sıra oluyor. Aslında hiç yapmak istemedik ama o kadar çok sıra bekledik ki en son gittiğimiz bankada uçağımızın kalkmasına az zaman kaldı deyip kendimizi VIP salona aldırdık :)
* Subway, Sbarro gibi çikolata, bisküvi alabileceğiniz yerleri bulmak kolay. Fakat çoğunun içeriği çince yazılı olduğu için okuyamıyorsunuz. Bu nedenle dikkat edin, kakaolu bisküvi aldık kullanılan yağın ne olduğunu bilmiyoruz fakat her şeyi yiyen japon balıkları bile yemedi :)
* Bizdeki bazıları gibi taksiciler taksimetre açmadan sizi götürmek isteyebilirler. İngilizce de bilmedikleri için dertlerini anlatamıyorlar, siz de anlatamıyorsunuz. Polis deyip taksimetreyi işaret ederseniz yola gelip taksimetreyi açıyorlar.
* Pekin, Shanghai gibi büyük şehirler haricindeki şehirlerde havayolunu kullanacaksanız Boardlarda bile Çince yazıyor, biletinizi elinize alıp kapıdaki görevlinin yanında dikilin. İnsanlar her ayaklandığında biletinizi gösterin, dilinizden anlamasalar da nerede duracağınızı söylüyorlar.
* Market ve alışveriş merkezinde değilseniz eğer ne alırsanız alın mutlaka pazarlık yapın. Türk olduğunuzu söylediğinizde en azından Amerikalılara davrandıkları gibi davranmıyorlar. Biz 3 tl'lik magnetleri 5 tl'ye alırken Amerikalılara 20 tl'ye satıyorlardı.
* Olur da hasta olursanız ya da yaralanırsanız kolayca eczane bulabilirsiniz fakat eczaneler 2 bölüm halinde. Bir tarafta Batı tıbbı ürünleri, diğer tarafta ise ginsengler bitki çayları vs var. Tercih size kalmış.








9 Ocak 2013 Çarşamba

ÇİN GEZİSİ GENEL 4

Çin Gezisi Genel 3 de Nanjing'i anlatmış Xi'an'a doğru yola çıkmıştık. Xi'an Çin'in 3 büyük hanedanlığına başkentlik yapmış 3100 yıllık tarihiyle Çin'in en eski şehirlerinden. Ve meşhur Terra Cotta Askerleri de burada. Biz Nanjing'den Xi'an'a uçakla gittik. Havaalanında kapı numaraları hariç her şey Çince ve ingilizce tabelalar yok, biletimizi görevlilere göstererek doğru kapıyı bulabildik. Yaklaşık 2 saat kadar bol sarsıntılı bir uçuştan sonra (ki bu süreçte sürekli "Çin'de ne diye şehirlerarası uçuş yaptık ki biz" diye düşünüyorduk :) Xi'an'a vardık. Xi'anda da diğer şehirlerde olduğu gibi Ibis Otel'de konakladık. Gecelik fiyatlar 30$ civarında ve otel şehir merkezinde. Çalışanların neredeyse hepsi İngilizce biliyor ve çok yardımseverler. Nereden satın alacağımızı bir türlü bulamadığımız şehir haritasını da lobide kolayca bulduk :)


Daha önceki yazımda da dediğim gibi Xi'an'a kare şehir diyorum çünkü çevresinde kare şeklinde şehir surları var. Şehir haritasına baktığımızda ikimizde şaşırmıştık :)


O kadar düzenli bir şehir ki kaybolmak mümkün değil ve gezmesi gerçekten çok kolay. Şehir haritasında zaten görülmesi gereken bütün önemli mekanlar işaretkenmiş.  Xi'an'da çok fazla yer gezdik fakat ilk başta şehir haritasının tam ortasında yer alan davul ve çan kulelerine gittik. Davul ve çan kuleleri birbirlerine en fazla 100 metre uzaklıktalar. Davul ve çan kuleleri tahmin ettiğiniz gibi önemli olayları halka haber vermek amacıyla kullanılmış tarih boyunca. Davul ve çan kuleleri için tek bilet almanız yeterli. Bilet fiyatları 50 Yuan yani yaklaşık 20 TL. Çan kulesi 4 anayolun kesiştiği kavşakta yer alıyor. Ve tam karşısında da davul kulesi var.



Çan kulesinde belirli saatlerde müzik dinletileri de oluyor ve ve bunun için ek bir ücret ödemeniz gerekmiyor.


Biz çan kulesini gezdikten sonra karşıda görünen davul kulesine geçtik. Çan kulesinin çıkışından davul kulesinin girişine kadar altgeçit var ve onu kullanabilirsiniz.


Davul kulesi de aynı mantıkla yapılmış ve içinde dışında her tarafında davullar var tahmin edersiniz ki :)



Davul kulesinden çıkıp çevrede biraz yürümeye karar verdik ve haritaya bağlı kalmadan yaptığımız gezintinin sonunda kendimizi Müslüman mahallesi'nde bulduk. Tahmin ettiğiniz gibi burada çoğunlukla Çinli müslümanlar yaşıyor ve satış yaptıkları küçük dükkanlar var. Eğer turist olduğunuzu anladıklarında çılgın fiyatlar söyleyen Çinlilerden yorulduysanız ve tabiri caizse kazıklanmak istemiyorsanız alışveriş yapmanız için en uygun yer.


Bu mini pazarı geçtikten sonra bizi oldukça şaşırtan  Xi'an Great Mosque ile karşılaştık. Evet şehrin göbeğinde bir camii. Ramazan ayı olduğu için bir de ikindi vaktine denk geldiğimiz için namazdan çıkan bir çok müslümanla karşılaştık camiinin girişinde. Büyük camii tabiki ülkemizdeki camiilerden çok farklı. Çevresinde havuzlar, süslemeler ve pagoda benzeri yapılar var. Müslüman olmayan kimseyi camii içine almıyorlar. Müslüman olmamıza rağmen beni de içeri almadılar fakat erkek arkadaşım (küçük bir bağış vasıtasıyla) içeri girdi. Anlattığına göre bizim camiilerde görmeye alışık olmadığımız şekilde içeride duvarlarda resimler vs var imiş. İşte Xi'an Büyük Camii...





Xi'an Çin'de gördüğümüz şehirler arasında düzenliliğiyle, insanların sıcaklığı ve yardımseverliğiyle, gördüğümüz diğer şehirlere göre fazla kalabalık olmaması nedeniyle en yaşanası şehir seçildi bizim tarafımızdan :) Xi'an'da hareketli bir gece hayatı yok. Akşamları insanlar şehir duvarlarları çevresindeki parklarda toplanıp şarkılar söylüyor dans ediyorlar.




2 günlük Xi'an gezimiz de bittiğinde yeniden uçağa atlayıp son durağımız Pekin'in yolunu tuttuk. Pekin yazısını bu seriden ayrı olarak yazacağım ve sizinle en kısa sürede paylaşacağım. Görüşmek üzere...


5 Ocak 2013 Cumartesi

ÇİN GEZİSİ GENEL 3

"Sokaklarda bol bol gezip bol bol inceledikten sonra, üniversiteleriyle ünlü şehirde nerede yemek yenir sorusuna bir sonraki yazımda cevap vereceğim. En kısa sürede görüşmek dileğiyle..." demiştim en son :))Nanjing'de öğle yemeği yiyebileceğimiz yer arayışımız maceraya dönüştü. Ben, erkek arkadaşım ve Çinli bir arkadaşımız, bizim isteğimiz üzerine Türk restaurantı arayışına başladık. Google maps'den baktık fakat çevrede hiç Türk restaurantı görünmüyordu. Nihayet bir hutong girişinde (Hutong: Gelir düzeyi düşük insanların yaşadığı, pek güvenli olmayan ara sokaklar) Türk olmasa da bir Türkmen restaurantı bulduk. Restaurant deyince diğerlerine haksızlık ettiğimi düşündüm şu an nedenini birazdan anlayacaksınız :) Biz Çin'e gittiğimizde, daha önce de söylediğim gibi ağustos ayıydı ve ramazana denk geliyordu. Lokantadan içeri girdiğimizde Türkmen olduğunu bildiğimiz işletme sahibine selamun aleyküm deyince müslüman olduğumuzu da anlamış oldu tabii. Yiyebileceğimiz bir şeyler var mı diye sorduk Çinli arkadaşımız vasıtasıyla fakat ramazan ayındayız orucuz pek bir şey yok deyip terslendik :) Daha sonra ısrarımız üzerine biraz beklersek noodle hazırlatabileceğini söyledi ve kolalarımızı içerken beklemeye başladık. Bu arada Çin'de kola içmek ya da satın almak isterseniz yazıldığı gibi "Coca Cola" demeniz yeterli ki  sanmayın Coca Cola gelecek, herhangi bir marka gelebilir :) 10-15 dakikalık bir bekleyişten sonra bizim noodle'larımız geldi Çinli arkadaşın sipariş ettiği bize göre pilav, Türkmenlere göre mifan ve haşlanmış eti geldi. Çinli arkadaş kendileri, tavuk bacağını bile soya sosuna bulayıp yerlerken Türkmen yemeklerini çok baharatlı buldu, güldük :) Erkek arkadaşım noodle'dan memnun yemeğine başladı benimse chopstick'lerle imtihanım başladı. Ellerim biraz fazla uzun ve büyük olduklarından mıdır nedir bir türlü zaptedemiyorum kendilerini. Çatal alışkanlıkları da olmadığı  için ee kaşıkla da noodle yenemediği için chopstickleri noodlelara saplama yönetmiyle (Çinli arkadaş gülmekten boğuluyordu) 2-3 lokma yiyebildim. Onlar bana gülerken, harika chopstick kullanma tarzımı hiç bozmadan yemeğimi yemeye çalışıyordum ki vik vik sesiyle durakladım çevreye baktım. İşletme sahibi yerinden sakince kalkıp yemek yediğimiz yerin 1-2 adım ilerisinde duran karton kutulara bir tekme attı ve vik vikler yine duyuldu. Kaskatı kesildim tabii ve aman ben yiyemeyeceğim bunu deyip bıraktım yemeğimi. Yemek yediğimiz yerde işletme sahibince gayet normal karşılanan farelerin olmasını erkek arkadaşıma ve en önemlisi de zorla oraya getirdiğimiz Çinli arkadaşa nasıl anlatayım bilemedim, anlatmadım da :)) Ayaklarımı sandalye de toplayabildiğim kadar toplayıp yemeklerini yemelerini bekledim, çıkışta da olaydan haberdar ettim. Evet ikisi de hiçbir şey duymamış ben anlatınca biraz mideleri bulandı tabii. Ama o kadar acıkmıştık ki sonradan çok da umurlarında olmadı :))


Mc Donalds'dan karnımı doyurabileceğim bir şeyler aldıktan sonra Çinli arkadaşın tavsiyesi üzerine Yangtze nehrinde gezintiye çıkmaya karar verdik. Yaklaşık yarım saatlik gezintinin ücreti kişi başı 25 Yuan yani 10 TL civarında. Gezinti ejderha yılı olması nedeniyle süslenmiş bu gondol tarzı teknelerle yapılıyor...


Nehirde gezinen çok fazla tekne var. 10 dakikada bir yeni bir tekne hareket ediyor. Nehir şehrin içlerine doğru ilerlerken siz de kendinizi Venedikte gibi hissediyorsunuz.



Tekne gezintisinde size eşlik eden bir rehber yok, zaten bu gezi pek turistlere de özel değil, genelde başka şehirlerden ya da köylerden gelmiş yerli halkın tercih ettiği bir etkinlik. Fakat biz şanslıydık ve yanımızdaki Çinli arkadaşımız gördüğümüz yerlerle ilgili kısa bilgiler verdi. Nehrin, gezinin başladığı yerden oldukça uzak bir kıyısında 9 bakire kıyısı denen bir yer varmış ve köprü üzerinde 9 kadın misafirlerini mutlu etmek için beklermiş. Temsili olarak yapılmış 9 heykelin bulunduğu, hepsini görebileceğim bir açı yakalayamadım fakat İşte 9 bakire kıyısı...



Özellikle yaz aylarında, nehirde kurulan platformlarda geceleri konserler veriliyormuş fakat biz hem geceye kalamadığımız için hem de o gün olmadığı için göremedik.




Tekne turumuz bitti ve kıyıya yanaştık. Böylece Nanjing'deki son günümüzü de tamamlamış olduk. 


Ne çok yemek yemişsiniz diyeceksiniz belki ama Çin'e yolunuz düşerse bu bilgilerin hayat kurtarıcı olduğunu anlayacaksınız :) Evet akşam yemeği için kapsamlı bir araştırmanın sonunda, (daha önce de dediğim gibi Nanjing üniversiteleriyle ünlü bir şehir ve bolca öğrenci var) Türk öğrencilerin işletmesini yaptığı İstanbul restaurant'a rastladık. Mekanı bulmak çok kolay değil ki elimizde adres olmasına rağmen Çinli arkadaşlar bile zor buldu fakat o kadar aradığımıza da değdi. İçeri girdiğimizde işletme sahibi öğrenci arkadaşlar bizi sevinçle karşıladılar :) Kısa bir muhabbetten sonra orada öğrenci olduklarından bahsettiler. Biz de merakla menüde yoğurt peynir vs var ki bunlar Çin'de bulunması neredeyse imkansız yiyecekler, nasıl yapıyorsunuz bunları dedik. Evet Türkün gücü, üniversitedeki bütün Türk öğrenciler her Türkiyeye gittiklerinde peynir yoğurt vs depolayıp getiriyorlarmış :) İmece usulü oluşturuluyormuş bu bulunması zor menü :) Açıkçası restaurantın sahiplerinin öğrenci olduğunu öğrendiğimde evet anlaşılan o ki öğrenci yemeği yiyeceğiz, beklentiyi yüksek tutmamak lazım diye düşünmüştüm ki yemeklerin lezzeti gerçekten şaşırttı beni. Eveeet Nanjing'de de nerede ne yemek yenir nerelerde ne yapılır biliyorsunuz artık. 


Bizim Nanjing'de geçirdiğimiz 2 güzel günden sonra, hedefimiz Xian. Kare şehir Xian'ı da bir sonraki yazı da anlatacağım :) Görüşmek üzere...